Akseki

Akseki’de, geleneksel ‘Düğmeli Ev’ler, tertemiz havalarıyla ünlü yaylalar, endemik bitkiler, müzeler ve arkeolojik kalıntılar, sizleri bekliyor.

Antalya şehir merkezine 155 km. mesafedeki Akseki, kuzeyinde Beyşehir, Seydişehir, doğusunda Gündoğmuş ve Bozkır, batısında İbradı, güneyinde Manavgat ilçeleriyle çevrilidir. İlçe, bir bölümüyle, Antalya–Konya il sınırını oluşturmaktadır. 

Batı Torosların güneyinde, 1288 yılında kurulan Akseki’nin, Roma İmparatorluğu Dönemi’ne kadar uzanan köklü bir tarihsel geçmişi mevcuttur. İlçe aynı zamanda Antalya’nın Alanya’dan sonra en eski tarihe sahip olan ilçesidir. Eski çağlarda, Marala, Marola, Marulya, Mala gibi isimlerle adlandırılan Akseki’nin eski adı Marla, ‘Yüksek Ulemalar Diyarı’ anlamını taşımaktadır. 1872 yılına kadar Alanya’ya bağlı olan ilçe, o tarihten sonra Antalya’ya bağlanmıştır. Akseki’ye bağlı Gündoğmuş 1936 yılında, İbradı ise 1990 yılında, ayrı ilçeler olmuştur.

Engebeli ve dağlık bir araziye yayılan Akseki’nin yüzölçümü, 2083 km2, rakımı ise 1050 metredir. İlçenin bitki örtüsü çoğunlukla çam, sedir ve köknar ağaçlarıyla kaplanmıştır. Maki türü ağaçlara da rastlanmaktadır. Aynı zamanda kardelen çiçeğinin ana vatanı olarak tanınan Akseki, Türkiye’de 3’ü endemik 11 kardelen türüne ev sahipliği yapmaktadır.

Hem Akdeniz iklimi hem karasal iklimin etkisi altında olan ilçede, yaz mevsiminde sıcaklık +28 / 34 derece civarındayken kış mevsiminde, -18 / +19 derece arasında değişmektedir. İlçenin düzenli yağış almaması ve ekilebilir alanlarının az olması sebebiyle, bölgede tarımsal faaliyetler daha az yapılmaktadır. Sulanabilen alanlarda meyve ve sebze tarımının dışında yörede ağırlıklı geçim kaynakları, ticaret, hayvancılık ve ormancılıktır. Arıcılık, bağcılık, ceviz ve badem yetiştiriciliği de yapılan ilçede, dokumacılık, ağaç oymacılığı, bakırcılık, kunduracılık, seramikçilik gibi el sanatları, yaygın uğraşlar arasındadır.

Tulum peyniri ve balı ile ünlü olan Akseki’nin, Ekşi Tarhana, Filizli Pilav, Nohutlu Et Yemeği, Erişte, Demir Tatlısı gibi yöreye özgü lezzetleri tadılmaya değerdir.

Akseki, alternatif turizmin önemli merkezleri arasındadır. İlçede, doğa turizmi, av turizmi, yayla turizmi, kültür turizmi, mağara turizmi, dağcılık gibi turizm faaliyetleri yapılmaktadır. Nisan ayında düzenlenen Kardelen Festivali, yerli ve yabancı turistlere, renkli anlar yaşatırken, yöresel kültürün ve bölgenin coğrafi zenginliklerinin daha geniş kitlelere tanıtılması amacıyla düzenlenen Çimi Yaylası Şenlikleri, yüzlerce misafiri ağırlamaktadır. İlçe ayrıca, geleneksel ‘Düğmeli Evler’i ile meşhurdur.  Turistler, Akseki’nin simge yapıları arasında yer alan bu evlerin en güzel örneklerini görmek için, ilçeye bağlı Sarıhacılar, Belenalan ve Bucakalan Köyleri’ne akın etmektedir.

Dağ keçisi koruma ve av sahası olan Giden Gelmez Dağı ile alabalık üretme tesislerinin bulunduğu Gümüşdamla ve Sinan Hoca Köyleri, avcılıkla uğraşanların sık sık ziyaret ettikleri lokasyonlardandır. İlçenin coğrafi zenginliklerle dolu, yürüyüş, kampçılık gibi imkanlarıyla, doğaseverleri cezbeder. Sırtını Toroslara yaslayan Akseki, sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel güzellikleri sayesinde, her yıl giderek artan bir ilgiyle karşılaşmayı sürdürmektedir.

 EDİTÖRÜN NOTU:

 Doğal güzelliği, bozulmamış tabiatı, nilüfer çiçekleri ve masmavi suları ile ‘Toroslar’ın Nazar Boncuğu’ olarak nitelendirilen Dipsiz Göl’ü görmeden,

Ziyaretçilerini adeta zamanda bir yolculuğa çıkaran, otantik dokularıyla son derece etkileyici bir görünüm sergileyen Düğmeli Evler’le dolu sokaklarda kaybolmadan,

Çetin doğası ve çevresini saran çorak görünümlü, ıssız, bir o kadar da görkemli dağlarıyla, ziyaretçilerinde çok özel hisler uyandıran, balı ve kardelenleriyle ünlü Çimi Yaylası’na çıkmadan,

Akseki’nin köklü tarihini gözler önüne seren Akseki Etnografya Müzesi ve Ben Akseki’yim Resim Müzesi’ni gezmeden,

Cevizli Mahallesi’nde yer alan, geçmişinin yaklaşık iki bin yıl önceye dayandığı tahmin edilen Kagrai Antik Kenti’ni keşfetmeden,

Bademli Kasabası’nda hemen her evin altında bulunan kaşık yapım tezgahlarındaki ince el işçiliği ile yapılan tahta kaşıklardan satın almadan

Akseki’den ayrılmayın’